Dünyaya merhaba dediğim, aldığım ilk nefeste havasını soluduğum… İstanbul İlk adımlarımı atarken toprağına bastığım, güldüğüm, ağladığım, kendimi bulduğum, tanıdığım yer. Ne çok şükür sebebisin sen? Kalabalığından sıkıldığım, bunaldığım gitmek istediğim anlar da olsa insanin dönüp dolaşacağı yer ne de olsa kürkçü dükkânıymış. İşte, benim; dönüp dolaşıp geleceğim yer! Baba ocağım, kürkçü dükkanım…
Ana gibi yâr olmaz, İstanbul gibi diyar / Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar. ─ Necip Fazıl Kısakürek
İstanbul hayâli…
Benim kürkçü dükkanım; büyüklüğü, güzelliği ve coğrafi konumu sebebi ile tarih boyunca bir çok devletin hayâlini süslemiş, bu sebeple tarih boyunca bir çok kez istilaya uğramıştır. Sadece devletlerin değil, vatanın diğer illerindeki vatandaşların da hayâllerini süslemiştir. Özellikle üniversiteye gidecek yaştaki gençler, İstanbul’da okumak hayallerine kapılmıştır.
Kim? Hayâline kapılmasın ki; ben bu beton haline denk gelmiş, şanssız nesilden olmama rağmen, hâlâ dikkate değer, hayâl kurmaya sebep olacak yerlere denk gelebiliyorum. Bu hâline bile hayran olabiliyorum. Çünkü aşk böyle bir şey.

Salacak’da oturup ince, uzun Galata Kulesi’nin denizin tam ortasında, bir başına kalmış Kız Kulesi’ne olan bakışını izlemeyi; İlkbahar’da Emirgan’a gidip laleleri seyretmeyi; Eyüp Sultan’a, Sultanahmet’e gidip ibadet etmeyi; Beşiktaş’dan, Kadıköy’den vapurlara binip martılara simit atmayı; Balat sokaklarında gezmeyi; mavinin en güzel tonu ile tanışmayı; Çamlıca Tepesi’nde, Millet Parkı’nda okuduğumuz romanların – özellikle Tanzimat Dönemi’nde yazılmış olanların – kahramanlarını aramayı, huzur romanı eşliğinde Mümtaz ve Nuran’ın aşkına şahit olmayı ama daha da önemlisi, Tanpınar’ın romandaki İstanbul’unu görmeyi; üstadımız, merhum Necip Fazıl’ın, Yahya Kemal’in yürüdüğü sokaklardan geçmeyi; bunun güzelliğini hayâl edebiliyor musunuz?
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer. ─ Yahya Kemal Beyatlı
İşte! Tıpkı bir masalın içinde olmak gibi. Bakın bu saydıklarım yapılabilecek olanların sadece bir kısmı.
Bir de Tanpınar’ın, Yahya Kemal’in yaşadığı dönemde ki insanlar ya da onların çok öncesinde yaşayanlar, İstanbul’a gelmek isteyenler kim bilir ne hayâller kurmuşlardır? Kim bilir ne güzellikler görmüşlerdir?
Bu yazı hakkında düşünceler