Diye sorarım kendimce… Sosyal bağdaşmazlıklar yaşadığımız dünyalarımızda yalnızlaşırken, bir kapı ile “ötekilerden” ayrıştığımız küçük hanelerimizde “tekleşiriz.” İşte! Böyle bir pencereden bakınca, insanı kime göre, nasıl değerli kılabilirsiniz? Olmaz! Değer, derken “paha” biçmekten bahsetmiyorum ha yanlış anlamayasınız… O zaten ötekileştirdiğimiz “ana” noktamız. Vardığım, üstelik gönlümle kanaat verdiğim kanı: sevda… (sevgi demedim!)
Bulmak, buluşmak… Bir nasip. Görmek, görebilmek “sevda” işi…
Ötekileştiğimiz dünyalarımızdan bizi kurtarabilecek, sığışamadığımız dünyalık meskenlere inat, yumruk büyüklüğündeki kalbe “sığınabilmenin” sırrı, sevda. Yani, Yüce Allah’ın dahi âlemlere sığamayıp kulun gönlüne nasıl sığdığını bize öğreten, belleten Hz. Ali’nin duyurduğu sevda…
Âlemlere sığmayan; gönlü hane, nazar kapısını sevda kılan Yüce Allah’a hamd olsun.
Bu yazı hakkında düşünceler