Bu konu uzunca zamandır dillerde… Siyaset argümanı olarak da apayrı bir mihenk taşı aslında. Yani Ayasofya Camisinin (450 yıl önce kilisesinin) ibadete kapalı olması durumundan bahsediyorum.
Dün gece internet gezintisi yaparken Murat Bardakçı’nın ifadeleri ile karşılaşınca kadrajblog’da paylaşmak istedim. Ha!.. Bir de Wikipedia giydirmesi yapmış… Doğru doğrudur.
CnnTürk’te, güdükleşmiş “kaç bin tane cami var?” sorusunu yönelten Hakan Çelik’e düşüncelerini paylaşan Murat Bardakçı’nın değindiği noktalar düşündürücü, adamın hakkını verin:
“Daha önce söyledim kıyamet koptu. İslamiyet’te kılıç hakkı diye bir şey vardır. Fethin sembolüdür. Sayı ile sembolü karıştırmayın. 80 bin camiden hangisi, Ayasofya’dan başka İstanbul’un fethinin sembolüdür? Göstersene onu, neresi var? O camiyi kapalı tutamazsınız kardeşim! Ayasofya’nın cami olması birilerine niye batıyor? Ayasofya’nın siyasi bakımdan açılması çok zor ancak açılması gerekir. Gelecek üç turist için 450 senelik cami olmasını unutalım mı diyorsun? Ayıp! Ayasofya cami olduğu dönemde yabancılara her zaman açıktı. Bir dönemde kapalıdır: o da İngiliz işgal dönemidir.”
Neden kapalı?
Aslında önemli bir konu gündeme gelmiş, gerçekten “Ayasofya neden kapalı?” Birazcık okuma yaparsanız “tadilat” süresince Ayasofya’nın ibadet kısmının kapanmış olduğunu göreceksiniz, ta ki caminin iç mozaiklerinin sıvalarını sökmek işine geçilecekken 25 Ağustos 1934 yılında “Ayasofya’nın müze haline konması” ilanıyla ilelebet sıvanana kadar. Ve bu noktada Thomas Whittemore’ün Bizans Enstitüsü’nü kurup tadilat bahanesiyle giriştiği işi “müzeyle” bağlamak başarısını göreceksiniz ki, “Ayasofya neden kapalı?” sorusunun cevabı bulutlar arasından çıkıp zihninizde oturmaya başlayacak.
Hani diyorlar ya “kaç bin tane cami var?” İslam dini için “camiye gerek yok” manasında… Adamlar dini gerekçeleriyle, ata mirası gördüğü mabetlerini eski görünümüne getirebilmek için senin memleketinde operasyonun “babasını” yapıyor; memleketimin enetelektüel (!) tipleri günümüzde kültür pozu atmak peşinde…
1 Şubat 1935 Müze olarak açılan Ayasofya açılmazdan 20 gün önce Atatürk’ün Nobel Barış ödülüne aday gösterilmesi, açılmasından 8 gün sonra da Atina’da Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında Balkan Paktı imzalanması falan artık nereye konur, Ayasofya’nın kapalı olması nasıl bir işgal altında olduğumuzu gösterir ben bilemiyorum ama herifler intikam alırcasına öyle hükmediyor ki; dönemin “bağımsız hükümetine (!)” 7 Eylül 1934 günü Sultanahmet Camisinin de kütüphane olmasına karar aldırıyor!
450 Yıllık Cami Neden Müze? Ayasofya’dan Bahsediyorum
Şimdi! Mesele cami ihtiyacıyla Ayasofya’nın ibadete açılması meselesi değil, anlayabilecekseniz! Ama öncelikle Ari Türk Irkının asırlardır savaş verdiği Batı Medeniyeti karşında dirayetli olabilmek vasıflarını taşıyıp taşımadığınıza bakmak gerekiyor… Onun için de Afet İnan’ın “Türkiye Halkının Antropolojik Karakterleri ve Türkiye Tarihi” kitabını hazırlayabilmesi için uygulanan yöntemi yani “kafatasınızın ölçüsünü” alacak bir hükümetin iş başı yapması gerekiyor… Sizin açınızdan bakarsak!
Bu yazı hakkında düşünceler